Sayfalar

acı çikolata - laura esquivel

- insanı sofraya bir kez çağırırlar, tıpkı yatağa davet ettikleri gibi.


- hepimiz, içimizde bir kutu kibritle doğarız. ama tek başımıza bunu yakamayız. deneyde görüldüğü gibi oksijene ve mum alevini ihtiyacımız vardır. örneğin, oksijen, sevdiğimiz insanın nefesinden gelebilir. mum aleviyse güzel bir yemek, müzik, okşamalar ya da güzel sözlerdir. bunlardan biri parlamaya neden olur ve içimizdeki kibritlerden birini yakar. bir an yoğun bir heyecan hissederiz. içimize çok hoş bir sıcaklık yayılır. bu sıcaklık zamanla yavaş yavaş yok olur. sonra yeni bir parlama olur ve içimizde bir kibrit daha yanar. bu duyguyu yaşamak isteyen herkes, kendi içindeki patlayıcıları keşfetmek zorundadır. bunlar yanarak ruhumuzun beslenmesine yardımcı olur. yani başka türlü söylersek, bu yanma ruhumuza enerji verir. bir kişi eğer kendi tutuşturucularını zaman içinde keşfedemezse, içindeki kibritler nemlenir, hiçbir şekilde yanmaz olur.


- o zaman ruhumuz bedenimizi terk eder. karanlıkların içinde el yordamıyla boş yere kendisine besin arar. ona besin sağlayacak tek kaynağın terk ettiği, soğuktan titreyen o vücutta olduğunu bilmez.


- bunun için nefesi soğuk olan insanlardan uzak durmak gerekir. böyle kişilerin varlığı bile daha büyük ateşleri söndürmeye yeter ve bunun nasıl sonuçlar verdiğini biliyoruz. onlardan ne kadar uzakta olursak kendimizi onların nefesinden o kadar iyi koruyabiliriz.


- elbette, kibritlerin teker teker yanmasına da özen göstermek gerekir. eğer çok güçlü bir heyecan gelip bütün kibritleri aynı anda yakarsa ortaya çıkacak o büyük ışık, çok öteleri kolayca görmemizi sağlar. o anda gözlerimizin önünde bir tünel belirir. bu tünel bizi doğmadan önce bulunduğumuz kutsal alemi götürmek ister. ruhumuz bedenimizi terk edip o tünelden gitmek ister. büyükannem öldüğünden beri bu teorinin doğruluğunu bilimsel olarak kanıtlamaya çalışıyorum. belki günün birinde başarırım. siz ne dersiniz ?


- pek çok kez buğday, fasulye, halfa otu gibi tohumları çimlendirmiş olan tita, bu tohumların büyürken ve yeni bir biçim alırken neler hissettiklerini hiç düşünmemişti. şimdiyse kabuklarını patlatıncaya kadar içlerine işlemesine izin verdikleri suyun yeni bir hayatın başlamasını sağladığını hayranlıkla düşünüyordu. büyük bir gururla içlerinden minik bir kökün filiz çıkarmasını seyrediyorlardı. biçimlerinin değişmesini alçakgönüllükle kabul ediyor ve yapraklarını büyük bir zarafetle dünyaya gösteriyorlardı. tita da basit bir tohum olmak isterdi doğrusu. toplumun tepkilerini önemsemeden, ne diyeceklerini düşünmedin karnında taşıdığı şeyi tüm dünyaya gösterebilmek isterdi. tohumların böyle dertleri yoktu elbette. ne korkmaları gereken bir anneleri ne de cezalandırılma korkuları vardı.


- bugün öğleden sonra tita, fırını yakmak isterken hiçbir yerde kibrit bulamamıştı. o zaman john olanca nezaketiyle tita'ya yardım etmeyi önerdi. hepsi bu kadar da değil! ateşi yaktıktan sonra kibrit kutusunu tita'ya armağan etti. bu arada tita'nın elini, ellerinin arasına aldı.


kaş, temmuz 2019


Körlük - Jose Saramago

- Bakabiliyorsan, gör. Görebiliyorsan, fark et.  (nasihatler kitabı )

- Bir sürü aptalın saldırısına uğrayan, daha fazlasının da yok saydığı ahlaki vicdan, var olan ve daima var olmuş bir şeydir, yoksa ruh denen şeyin bulanık bir fikirden öte olmadığı Dördüncü Zaman filozoflarının icadı değildir. Zaman geçtikçe, birlikte yaşarken ve genetik değişimler olurken, vicdanımızı giderek damarlarımızda dolaşan kanın rengine ve ve gözyaşlarımızın tuzuna buladık, bu da yetmiyormuş gibi, gözlerimizi içimizi gören birer aynaya dönüştürdük, sonuçta gözlerimiz, ağzımızla inkar etmeye çalıştığımız şeyleri çoğu zaman hiç çekincesiz gözler önüne serer hale geldi. bu genel olguya bir de basit zihinlerde işlenen suçun yol açtığı pişmanlığa çoğu zaman kadim korkular da eklenince, bunun sonucunda, suçlunun işlediği suçun cezası, öyle böyle demeden, hak ettiğinin iki katı olur. dolayısıyla, bu durumda, arabayı çalmak için motoru çalıştırdığı anda hırsıza korkuların hangi bölümünün ve vicdan azabının hangi bölümünün acı çektirdiğini bilmek mümkün olmaz.

- Yani, duruma basit yanından bakarsak, bu kadını fahişe adı verilen kategoriye sokabiliriz, ancak burada tasvir edilen dönemin toplumsal ilişkiler ağının karmaşıklığı, bu ilişkiler ister gündüz, ister gece ilişkileri, ister dikey, ister yatay ilişkiler olsun, kesin, mutlak yargılara varma yönündeki herhangi bir eğilimi ılımlılaştırmayı öğütlerken, biz kendimizi abartılı bir şekilde yeterli görmemizi sağlayan bu kötü alışkanlıktan kurtulmayı belki de hiç başaramayız.

- Elbetti körlerin çoğu ayaklar altında kaldı, itilip kakıldı, dayak yedi, paniğin sonucudur, doğal bir etkidir, deyim yerindeyse, hayvan doğası böyledir, aslında kökleriyle toprağa sıkı sıkı bağlı olmasalar bitkiler de aynı şekilde davranırdı, ormandaki ağaçların yangından kaçtığını görmek ne güzel olurdu.


mezuniyet, temmuz 2019